24.11.2007

8. Antalya Öykü günleri sona erdi

Antalya’da sekiz yıllık öykü bitti


Antalya Sanatçılar Derneği’nin düzenlediği Antalya Öykü Günleri’nin sekizincisi 23 Kasım-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını ANSAN Başkanı Cahit Çakcıl’ın yaptığı Öykü Günleri’nin onur konuğu Füruzan idi. Hastalığı nedeniyle Füruzan’ın katılamadığı 8. Antalya Öykü Günleri’nin konukları arasında şu isimler yer aldı: Ahmet Büke, Ahmet Tüzün, Cahit Çakcıl, Celâl Hafifbilek, Deniz Keskin, Kadir Yüksel, Kamile Yılmaz, Narin Karakaşlı, Neşe Karel, Refik Algan, Seray Şahiner.

Üç oturum şeklinde gerçekleştirilen Antalya Öykü Günleri’nde öyküler okundu, Türk öykücülüğünün çeşitli sorunları ele alındı.


Öykü okuyoruz, konuşuyoruz

23 Kasım saat 16.00’da Neşe Karel kendi öyküsünü okudu. Rahatsızlığı nedeniyle uzun süredir Antalyalı sanatçılardan uzak kalan emekli TRT prodüktörü ve yazar Saffet Uysal’ı arkadaşları unutmadı. Saffet Uysal’ın Elifi Bahar adlı kitabından seçilen bir öyküsü arkadaşları tarafından sanatseverlere okundu. 24 Kasım Cumartesi günü saat 13’te Kamile Yılmaz, saat 15.30’da Ahmet Büke, aynı gün saat 17.00’de Nuri Erkal öykülerini okudular.

23 Kasım’daki Nuri Erkal’ın yönettiği ilk oturumda “Öykü Ödüllerinin Edebiyatımızdaki Yeri ve Önemi” tartışıldı. Oturumda Seray Şahiner, Kadir Yüksel ve Refik Algan söz aldı. Seray Şahiner “Ödüller, yayınevleri İstanbul’da olduğu için taşrada yaşayanların ürünlerinin yayınevleriyle buluşmasına, öykülerinin dolaşıma girmesine yardımcı olabilir” derken Kadir Yüksel ödül enflasyonuna değindi: “Ödüller gençleri yazmaya özendiriyor. Öykü ödüllerinin çeşitlendirilmesi faydalı. Ne var ki ödül enflasyonunun kaliteyi düşürdüğü gerçeğini de unutmayalım”. Refik Algan ise “Herkes vicdanıyla yazıyorsa edebiyat ödüllerine gerek olmayabilir. Vicdanlı jüriler olursa ödüller değerlendirmede bizlere yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.

24 Kasım’daki ikinci oturumu Celâl Hafifbilek yönetti. İkinci oturumda Deniz Keskin, Refik Algan ve Seray Şahiner, öykücü Füruzan’ın öykü serüvenini değerlendirdiler.

Deniz Keskin “70’li yıllarda öykücülüğümüzün düştüğü boşluğu Füruzan doldurmuştur” derken; Refik Algan, Füruzan’ı “70’li yılların öykücülüğünde bir mucize” olarak değerlendirdi. Seray Şahiner ise Füruzan’ın öykücülüğünü “Figüran olarak gördüklerimizin başrol oynamaya ne denli layık olduklarını Füruzan’ın öykülerinde gördüm” şeklinde yorumladı.

Öykü günlerinin “Öykü Dergiciliği Canlanıyor mu?” konulu son oturumunu Ahmet Tüzün yönetirken, oturumun konuşmacıları Kadir Yüksel ve Karin Karakaşlı idi.

Kadir Yüksel, öykü dergiciliğinde en büyük sorunun dağıtım olduğuna dikkat çekerken “Dağıtım sorununun aşılması güç görünüyor. Dağıtım şirketleri çok para istiyor…” dedi.

“Dergiler hayatın kaçak yolcuları” diyen Karin Karakaşlı şöyle konuştu: “Öykü dergileri kendine ait öyküsü olan, öyküsüz edemeyen ‘deli yürekler’ olduğu sürece çıkmaya devam edecektir”.


Öykü Yarışması’nda birinci Medine Akın

8. Antalya Öykü Günleri kapsamında her yıl olduğu gibi bu yıl da Antalya Liselerarası Öykü Yarışması yapıldı. “Antalya Liselerarası Öykü Yarışması”nda Karatay Lisesi öğrencisi Medine Akın birinci, Antalya Lisesi öğrencisi Burak Keskin ikinci oldu. Antalya Anadolu Lisesi öğrencisi Nükte Öcal ise aynı yarışmada mansiyon ödülüne layık görüldü. Yarışmanın birincisi Medine Akın’a ödülü ANSAN başkanı Cahit Çakcıl, yarışmanın ikincisi Burak Keskin’e ödülü Deniz Keskin, mansiyon ödülüne layık görülen Nükte Öcal’a ödülü ANSAN Yönetim Kurulu üyesi Taci Alpaslan tarafından, düzenlenen bir törenle verildi.

Ne dediler?


CAHİT ÇAKCIL:


“Yaşamak istediğimiz hayat, olmasını istediğimiz ülke, havasını soluduğumuz kent, yürüdüğümüz sokak bu mu olmalıydı? Bu sorulara cevap arayan her öykü kendi içinde bir dünya, her öykü kitabı içinde dünyalar barındıran bir evrendir.”


NEŞE KAREL:


“Almanya’da kaldığım yıllar aynı zamanda ülkemin dışında kendi başıma kaldığım yıllardı da. Gördüğüm insanların her birinin ayrı bir hikâyesi vardı. Bu hikâyeleri yazmaya karar verdim. Almanya’ya ilk yolculuğumu kara trenle yaptım. Son yolculuğumda bindiğim tren beyazdı, kara trenin çıkardığı acı çığlığı çıkarmıyordu. Almanya’da yazdığım öykülerde bu acı çığlıktan esinler olduğunu sonradan fark ettim.”


SERAY ŞAHİNER:


“Kitabımı oluşturan öyküler bittiğinde 21 yaşındaydım. ‘Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nde dosyam ‘övgüye eğer’ bulunmuştu. O zamana kadar yayınevlerinin önünden geçmeye bile cesaret edemezdim. Kitabım ‘Can Yayınları’ndan çıktı. Kitabımın yayınlanmasında kitap dosyasının ‘dikkate değer’ görülmesi etkili oldu. Ödüller, yayınevleri İstanbul’da olduğu için taşrada yaşayanların ürünlerinin yayınevleriyle buluşmasına, öykülerinin dolaşıma girmesine yardımcı olabilir.”

“Figüran olarak gördüklerimizin başrol oynamaya ne denli layık olduklarını Fürüzan’ın öykülerinde gördüm.”


KADİR YÜKSEL:


“Batıda olduğu gibi bizde de edebiyatçılar ödüllendirildi. Divan şairleri Sultan’lar, Halk şairleri zenginler tarafından ödüllendirildi. Ödüllendirilenler aynı zamanda cezalandırılabiliyorlardı da. CHP Ödülü alan Attilâ İlhan, CHP tarafından cezalandırıldı. Edebiyatçılar, ‘edebiyat kurumu’ tarafından olduğu gibi, edebiyatın içinde yer aldığı devlet tarafından da ödüllendiriliyor ya da cezalandırılıyor. Ödülleri de cezaları da kaldıralım, işi yapıta bırakalım. Cervantes örneğinde olduğu gibi öldükten sonra ‘ödüllendirilen’ eserlerin olabileceğini bilerek... Ödüller gençleri yazmaya özendiriyor. Öykü ödüllerinin çeşitlendirilmesi faydalı. Ne var ki ödül enflasyonunun kaliteyi düşürdüğü gerçeğini de unutmayalım. Ödülden daha çok ‘yarışma’ sözcüğüne karşıyım. Özendirmenin sonunda sel gidecek kum kalacak. O halde ödül değil metin önemli.”

“Öykü dergilerinden bazıları: Resimli Hikâyeler (1927), Seçilmiş Hikâyeler (1947), Dost, Öykü (1970), Yaba Öykü (1984), Yaşasın Edebiyat (1980), Adam Öykü (1995), Düşler- Öyküler, Fayton Öykü, Üçüncü Öyküler, Kum, Yazın, Kül Öykü, İmge Öyküler, Eylül, Aylak, Hece Öykü….. Çoğunda şiirlere de yer verilen bu dergilerden en uzun ömürlüsü Adam Öykü. Adam Öykü 58 sayı çıktı. Öykü dergiciliğinin en büyük sorunu dağıtım. Dağıtım sorununun aşılması güç görünüyor. Dağıtım şirketleri çok para istiyor…”






REFİK ALGAN:


“Şiir ve öykü, nitelikli okur gerektiriyor. Bu nedenle okurları az. Edebiyat ödüllerini tartışacak edebiyat eleştirmenlerinin olması gerekiyor. Bizde yazar çok eleştirmen yok. Herkes vicdanıyla yazıyorsa edebiyat ödüllerine gerek olmayabilir. Vicdanlı jüriler olursa ödüller değerlendirmede bizlere yardımcı olabilir. Medyatik edebiyatla edebiyatı birbirinden ayırmak gerekir. Eleştirmen yerine medya patronlarının sözcüleri varsa buna karşı çıkmak gerekir. ‘Eleştiri kurumu’ eksikliğinden söz etmemiz gerekir. Yazar eleştirmenden ilerde.”

“İki türlü sanatçı var: Bunlardan birincisi doğuştan sanatçı. Mozart gibi. Deha sahipleri, eğitimden geçmek zorundalar. ‘Doğuştan yetenek’ bir kalıba dökülmek zorunda. Entelektüel kaygılar yaratıcılığı engelleyebilir. Bu engeli aşanlar yaratıcı olabilirler. Füruzan, bu engeli aşmakla yetinmemiş, birdenbire zirveye çıkanların hastalıklarına kapılmamıştır. Füruzan 70’li yılların öykücülüğünde bir mucizedir.”


KARİN KARAKAŞLI:


“Dergiler hayatın kaçak yolcuları. Cemal Süreya’nın emekli aylığını yatırarak Papirüs’ü çıkarmış olması beni çok etkilemiştir. Kapanan dergileri ‘tasfiye nedeniyle kapatılmıştır’ yazan dükkânlara benzetir, hüzünlenirim. Öykü dergileri bir anlamda ‘gayri resmi toplumsal tarih’, ölülerin yad edildiği dosyalardır. Öykü dergileri kendine ait öyküsü olan, öyküsüz edemeyen ‘deli yürekler’ olduğu sürece çıkmaya devam edecektir.”


DENİZ KESKİN:


“70’li yıllarda öykücülüğümüzün düştüğü boşluğu Füruzan doldurmuştur. Füruzan, öykülerinde toplumsal değişimi, toplumsal değişimden kaynaklanan sorunları, bu sorunlar içindeki bireyin varoluşunu bugüne taşır. Dünyadan kaynaklanan haksızlıklar, yoksulluğun yarattığı hayal kırıklıkları, sevgisizlikler; kadın sorunları, kadın duyarlılığı onun öykülerinin temasını oluşturur.”


CELÂL HAFİFBİLEK:


“Hikâye, hikâye anlatmak değildir. Hikâye tüm insanlığın, dünyanın kendisidir, tanığıdır. Sevgimizi, umutlarımızı, mutluluklarımızı, hüzünlerimizi, sevgi çemberi, gurbet havası içinde anlatan öykülerin yazarı Füruzan… Öykü yazmak isteyenlerin, öncelikle Füruzan’ı okumalarını tavsiye ederim.”

Hiç yorum yok: