Mine Ömer
Her yeni yılı yapay bir sevinçle kutluyor dünyalı. Buna yaşadığımız yıllar tanık. Kutlamalar için gökyüzüne atılan havai fişekler de tıpkı umutlarımız gibi kısa sürede kocaman bir karanlığa yenilmiyor mu? Bütün iyi dilekler, sanki yalnızca o an için... Yıldızlara baş kaldırırcasına gökyüzüne dağılan renkli ışıklarla, coşkulu sahte bir dostluk, kardeşlik kutlanıyor. Sahte, çünkü hemen hemen geriye kalan üç yüz altmış dört gün, insanın insana verdiği acıyla geçiyor. Söz verilen dostluk ve sevgiye tam olarak kucak açamayan insanoğlu, kini, nefreti ve hırsıyla yangın tarlasına dönüştürüyor yaşamı. Oysa, insanın insanı öldürmesi, yaşadığımız yüzyılın en affedilmezi olmalıydı. Kıygı ve acı yaşandıkça insanlığımız sorgulanmalıydı. Kıtalararası yolculuk yapan savaş, sınırları aşarak öldürüyor çocukları. Irak, Kafkaslar derken, kara dumanlar Gazze'den yükseldi yine. Bir halkın vahşice öldürülüşünü seyretti dünya. Hem de sessizce! Hitler'in faşizmini kınayanlar, katliamlara dur diyemediler! Çocukları öldürerek, zafer kazananlar, nasıl bakabiliyorlar çocuklarının sorgulayan gözlerine? Yıllar, yılları eskitti. Alazlarsa hiç eskimedi. Yangınlar daha da büyüyerek çoğaldı yüzümüzde. Çocukların güleryüzünü kömürleştiren savaşlar, gittikçe gençleşiyor. Oysa savaşları lanetlemeliydi insanoğlu. Kini ve nefreti sözlüklerden çıkaracak kadar unutmadıkça, barışı, dostluğu ve sevgiyi nasıl dillendirebiliriz? Keşke tüm merdiyen ve paralellerde, en uzak kıtalarda, barış içinde dostlukla yaşıyor olsaydı dünyalı. Ve dergimizin adı da yaşadıklarımız gibi alaz olmasaydı... Şiir, bu çelişkili yaşamın içinde sığınacağımız bir sığınak gibi gözükse de aslında o dostluğun, barışın ve kardeşliğin anahtarıdır. Çünkü şiir; insandır, yaşamdır. Mart 2007'de ilk kez yayın hayatına başlayan dergimiz, her yeni mevsimin ilk günü okuyucusuyla buluştu. Okuyucumuz bizi yalnız bırakmayarak, güç verdi. Ve üçüncü yılımıza girerken, aynı heyecan bizi terketmedi.Derginin ilk sayısındaki yazımda yapabilirsek küçük de olsa boşlukları doldurmayı amaçladığımızı yazmıştım. İki yılda neler yaptık, neler yapmayı düşündük ve yapamadık. Tüm bunları değerlendirmeyi şairlerimize bıraktık. Biz açık yüreklilikle sorduk. Onlar da aynı içten duygularla yanıtladılar. Bizi, bizle yüzleştirdiler. Bu dilekler ve eleştiriler üçüncü yılımıza girerken, ışığımız olacak. Bu sayımızda, Nihat Behram ile söyleştik. Ve sorduk. Nasıl buluyorsunuz Alaz'ı? “İnsan olmam şairliğimden önce gelir. Tabiki şiir, insan olmanın harcıysa anlamlıdır. Şiirin en derinde tuttuğu, en yoğun tüttüğü yer de orasıdır. Hayatın bağrı.” Ayrıca “Sahinin içtenliği, sahtenin parıltısından daha aydınlıktır... Kim ne düşünürse düşünsün, sahtenin karşısında zayıf da olsa, beni 'sahibinin' değil sahi olan, sahinin sesi ilgilendirir.” Diyerek, Alaz'la ilgili düşüncelerini imledi. Şiir kitaplarının, şiir dergilerinin çok az satıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Günümüz şairlerinin şiir kitapları raflarda alıcı bekliyor. Genellike Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Edip Cansever, Cemal Süreya, Orhan Veli vb. gibi şu anda hayatta olmayan şairlerin, şiir kitaplarını satın alıyor şiir okuyucusu. Günümüz şiiri ise bir türlü buluşamıyor okuruyla. İkinci, üçüncü, dördüncü baskılarını yapan şiir kitaplarıyla tanışamıyoruz. Şiir neden okunmuyor? Belli ki günümüz şiirlerinde önemli bir eksik var. Bu önemli eksik şiirlerde insanın olmayışı ... “İnsan, şiirin neresinde?” diye üç ay önceki sayımızda sormuştuk.. Osman Namdar, Kemal Gündüzalp, Bedrettin Aykın, Tamer Öncül, Rafhet Candan, Mahzun Doğan, Engin Berk ve Metin Soydeveli'nin incelemelerinde, yanıtları okuyabilirsiniz. Hülya Soyşekerci, Tufan Erbarıştıran, Bülent Güldal, İlker İşgören, Aslıhan Tüylüoğlu, Bülent Şamcı yazılarıyla, Hasan Başkal da ilk kez, kısa bir öyküsüyle yer alıyor edebiyat dünyamızda. Bu sayının şairleri; Levent Özbek,Arife Kalender, Nihat Behram, Osman Namdar, Uluer Aydoğdu, Özcan Yalım, Zeki Ali, Kemal Gündüzalp,Tuğrul Keskin, Mine Ömer, Metin Fındıkçı, Mehmet Ersoy, Nüket Hürmeriç,Ersan Erçelik, Fadıl Oktay, İlker Gören. Genç kalemlerde ise dikkat çekici şiirleri ile Mustafa Çolak ve Bora Berkit var. Gittikçe azalan kitap okuruyla ilgili geçen sayımızdaki yazımda, varsa önerlilerinizi yazmanızı istemiştim. Okuyucularımızdan bize, yalnızca bir yazı ulaştı. Eğitimci Mehmet Özçataloğlu'nun deneme yazısına “Okurun Sesi ” köşemizde yer verdik. Keşke konuyla ilgili okuyucularımızdan daha fazla yazı gelseydi ve sizinle paylaşabilseydik. Sizlerin eylemsiz okur değil, eylemli okur olmanızda ısrarlıyız.Edebiyatla ilgili deneme, inceleme, eleştiri yazılarınızı “Okurun Sesi” köşemize gönderebilirsiniz. Gelecek sayımızın dosya konusu “Şiir ve iktidar/Misyonlar,kulisler... Şiir ve kariyerizm.” 20 Nisan’a kadar yazılarınızı bekliyoruz. Dostlukla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder