24.10.2007

Salih Bolat

Bölünmüş Sessizlik


geldiğimde güneş orda duruyordu
incir ağacı da duruyordu
pencereye bırakılmış bir bardak suyun yalnızlığı
biçilmiş çimenlerin şaşkınlığı
toplanmış çamaşırların ipteki nemi
boşluk, orda duruyordu.

kimse yoktu.
toprağın köklerindeki neyin çabasıydı?
boşuna aradım yazın giderken söylediği sözü
sıcak dallarda kurumuş böcek kabuklarında
gecenin derisinin altında ilerleyen zamanda
bozkırda, tuzla yıkanmış kayaların soluğunda
yağmurla boğulan çanların son şarkılarında
aşağıda, keskin eğiminde boşalmış evin.

böylece bekledim o bölünmüş sessizlikte
akşamüstü geri dönen karanlık kuşlarla
yatağında başka bir ışığı taşıyan nehirle
güvercinlere yem veren adamın tanrısal duruşuyla
ekmekle bıçak arasındaki kapanmış yolla
sonbaharı kanatan uykusuzlukla.

gidilmemiş yönlerin deltalarında
masalların gerilmiş yayında
geç olmadan söylemeliyim ilk gördüğümü:
geldiğimde güneş orda duruyordu.



"E" Dergisi

Hiç yorum yok: